Ahmed Hulûsi Sözleri
Ahmed Hulûsi Sözleri :
Acı ilaçların sıhhate vesile olduğunu unutmayınız.
Algıladığın varlığın, Hakk’ın vücudu olduğunu müşahade, vahdet-i vücuttur.
Ancak gerçeğe erenler, “ayna” olabilirler.
Buz, kar, yağmur, dolu, buhar hep denizden gelir ve döner. Adları kalır yadigar.
Cehennem yolunun taşları, iyiniyetle örülmüştür.
Değerli insan, yaradılmışlar içerisinde değersizi olmadığını idrak edendir.
Doğal yaşamda duygulara yer yoktur.
Dost, seni senden kurtarandır.
Dünyada zevk ve keder, geceyle gündüz gibidir.. Hiçbiri sürekli değildir.
Edep, haddini bilmektir.
Eğer beynini gereğince kullanamıyorsan, tüm organların sana vebaldir.
En büyük ihanet, sırları ifşa etmektir.
Gecenin hayalinde sultan olabilirsin; ama hakikat güneşi doğduğunda, nereye kaçacaksın?
Geçmişin münakaşasına girmeyiniz ki, size “basit insan” demesinler.
Gönlünüzden kızmayı terk edemediyseniz hala gerçekten uzaksınız.
Günah, senin varlığından doğar.
Güneş ne kadar aydınlatırsa aydınlatsın, yine de ondan kaçanlar çıkabilir.
Hikmet, ehli için bir pırlanta; gayrı için taştır.
Hile yapanın başarısı, asla süre gitmez.
Israrla çalınan kapı, elbet bir gün açılır.
İman, aklın çalışmasının ürünüdür.
İnsan olanlardan değil, olanlar hakkındaki fikrinden incinir.
İnsan sıfatına layık olmanız, iyiliğe araç olabilmeniz oranındadır.
İnsanlara baş olup, hükmetme duygusu emarenin dışa vurmasından başka bir şey değildir.
İşaretler; onlara bağlanmak için değil, gösterdiklerinin değerlendirilmesi içindir.
Kader asla değişmez? Niçin? Araştırdınız mı?
Karşınızdakinin büyüklüğünü idrak edemiyorsanız, ona yaklaşınız.
Keşke şirk, pişmanlık küfürdür.
Kur’an insanlara pek çok şeyi sembollerle anlatırken; tasavvuf ise baştan sona serapa sembol ve mecazdır.
Odun, esans dökmekle gül olmaz.
Ölümsüzlüğün tek çaresi, ölmektir.
Ömrünü koyduğun oyunda, yanlış ata oynamanın pahası, ebedi hüsrandır.
Renk denize aittir. Damla, damla halindeyken renksizdir.
Sabrı terketmeyen, gerçeğe eremez.
Sanat, şekillerin uzun ve kemaline ruhun derinliğine katmaktır.
Sevmeyi bilmeyen, sevildiğini anlayamaz.
Suçlayanlar, kemalden mahrum olanlardır.
Tenzih ve teşbihin eş değerde yaşanışı, tevhittir.
Vücudun ilmi, ilahide, ilimden ibaret olduğunu müşahade, vahdet-i şuhud’dur.
Yattığında; kimsenin hakkı bugün de üzerime geçmedi diye düşünebiliyor musun?